Gün Balı Nedir? Güç, İktidar ve Toplumun Tatlı Gerçeği
Sabahın sessizliğinde bir siyaset bilimci olarak kendime şu soruyu sordum: “Gün balı nedir?”
Bu ifade, kulağa pastoral, doğal, hatta masum gelir. Ancak siyaset bilimi bakışıyla ele alındığında, “gün balı” sadece doğanın bir armağanı değil; iktidarın, ideolojinin ve vatandaşlık bilincinin şekillendirdiği toplumsal bir metafordur.
Bir toplumda “bal” varsa, mutlaka bir üretim, bir paylaşım ve bir düzen vardır. Gün balı, o düzenin hem tatlı hem de zehirli tarafını temsil eder. Güç ilişkileriyle dolu bir dünyada, “bal” kimin elindeyse, “gün” de onundur.
—
İktidarın Tatlı Yüzü: Balın Politikası
Siyaset, güç dağılımının sanatıdır. Gün balı bu bağlamda, gündelik yaşamda iktidarın yumuşak, çekici, hatta aldatıcı biçimde sunulmasını simgeler.
İktidar, doğrudan zorlama ile değil, çoğu zaman “tatlı” yollarla işler.
Devletin sunduğu küçük ayrıcalıklar, medyanın sakinleştirici söylemleri, kurumların güvenli kolları… Bunların her biri toplumsal “bal”dır.
Vatandaş, bu tatlı iklimde kendini özgür hisseder; oysa çoğu zaman sadece “günün düzenine” entegre olmuştur.
Bu nedenle “gün balı”, modern toplumda iktidarın şekerle kaplanmış halidir. Vatandaş bu tatlıyı yerken, farkında olmadan düzenin bir parçası haline gelir.
Peki, balın tatlılığı mı bizi cezbediyor, yoksa aç kalma korkusu mu?
—
Kurumlar ve İdeolojinin Üretim Alanı
Siyaset bilimi açısından kurumlar, toplumsal balın üretildiği kovanlardır.
Devlet, medya, eğitim sistemi ve dinî yapılar, her biri kendi balını üretir.
Ama bu üretim süreci, doğanın değil, ideolojinin kurallarına bağlıdır.
İdeoloji, tıpkı bir bal arısının yön bulma dansı gibi, toplumun nasıl davranacağını belirler.
İnsanlar bu dansa katıldıkça, aynı yönü gösterirler; farklı düşünceler, farklı renkler, farklı tatlar giderek azalır.
Kurumlar, vatandaşın “gün balı”nı kontrol eder; ne kadarını yiyeceğini, kime ne kadar düşeceğini belirler.
Bu noktada Marx’ın “sahte bilinç” kavramı akla gelir. Gün balı, tam da bu sahte bilincin tatlı halidir — toplum kendi balını ürettiğini sanırken, aslında başkalarının kovanında çalışıyordur.
—
Erkeklerin Güç Odağı, Kadınların Katılım Alanı
Siyaset, tarih boyunca çoğunlukla erkeklerin stratejik alanı olmuştur.
Erkekler, gün balını bir güç sembolü olarak görürler; “bal”ın miktarı, gücün ölçüsüdür.
Ekonomik büyüme, nüfuz, iktidar — hepsi bu tatlıyı kimin ürettiğiyle ilgilidir.
Kadınlar ise aynı metaforu farklı yaşar.
Onlar için bal, paylaşım, dayanışma ve katılımın sembolüdür. Kadınların politik bakışı, çoğu zaman merkezi gücü sorgulayan, demokratik etkileşimi öne çıkaran bir duruş sergiler.
Yani erkekler balı “iktidarın ödülü” olarak görürken, kadınlar onu “toplumsal iyileşmenin aracı” olarak yorumlar.
Bu iki bakış birleştiğinde, siyaset daha insani, daha dengeli bir hâl alabilir.
Ancak soru hâlâ ortadadır:
Balın üretiminde kim karar veriyor, kim tadına bakabiliyor?
—
Vatandaşlık ve Günün Balı: Katılım mı, Kabullenme mi?
Vatandaşlık, modern toplumun en tatlı kavramlarından biridir.
Devlet, vatandaşına “haklar ve özgürlükler” vaat eder; tıpkı bir arının balını sunar gibi.
Ama bu bal, bazen özgürleştirici değil, uyuşturucu etkiye sahiptir.
Bir birey, “ben oyumu verdim, görevimi yaptım” diyorsa ama sonrasında hiçbir şey değişmiyorsa, o kişi sadece balın tadına bakmış, ama arının emeğini sorgulamamıştır. Gerçek vatandaşlık, balı tatmak değil, kovanın nasıl yönetildiğini anlamaktır.
Gün balı, bu anlamda iki yüzlüdür:
Bir yüzü katılımın, diğeri kabullenmenin maskesini taşır.
Soru şudur: Biz gün balını paylaşarak mı güçleniyoruz, yoksa sadece güçlülerin artan payını mı seyrediyoruz?
—
Sonuç: Tatlı Bir Düzenin Acı Gerçeği
Gün balı, toplumsal düzenin metaforik özüdür.
Bir yanda güç sahiplerinin stratejik hesapları, diğer yanda halkın umut dolu beklentileri vardır.
Bal tatlıdır, ama her tatlı gibi, fazlası uyuşturur.
Bu yüzden siyaset bilimi bize şunu hatırlatır:
Her “bal” paylaşımı, bir iktidar paylaşımıdır.
Her “tatlı gün”, bir düzenin devamıdır.
Ve her “vatandaş”, balın üretiminde ya özne ya da nesne olmaya mecburdur.
Peki siz, günün balını kimin ürettiğini hiç merak ettiniz mi? Belki de asıl devrim, balın tadına bakmakta değil, arının yolunu anlamaktadır.