İçeriğe geç

Göz taşı nazara iyi gelir mi ?

Göz Taşı Nazara İyi Gelir mi? Bir Eğitimcinin Öğrenme Üzerine Düşünceleri

Bir eğitimci olarak sınıfa her girdiğimde, öğrenmenin yalnızca bilgi aktarmakla değil, düşünme biçimlerini dönüştürmekle ilgili olduğunu hatırlarım. Her öğrencinin dünyaya bakışı, yaşadığı deneyimlerle şekillenir. İnançlar, gelenekler ve semboller de bu deneyimlerin bir parçasıdır. Bu yazıda “Göz taşı nazara iyi gelir mi?” sorusunu yalnızca bir halk inanışı olarak değil, öğrenme süreçlerimizdeki sembollerin ve anlamların nasıl rol oynadığını tartışarak ele alacağız.

Göz Taşı ve İnançların Öğretici Gücü

Yüzyıllardır birçok kültürde, kötü bakışın ya da “nazar”ın insana zarar verebileceğine inanılır. Göz taşı – kimi bölgelerde “nazar boncuğu” olarak bilinen mavi renkli taş – bu zararlı etkiden korunmak için kullanılır. Peki, bu inanışın eğitimle, öğrenmeyle ne ilgisi var? Aslında çok ilgisi var. Çünkü her inanç, bir öğrenme biçimidir. İnsanlar kuşaktan kuşağa aktardıkları semboller aracılığıyla yalnızca inanç değil, bir dünya algısı da öğretirler.

Öğrenmenin Kültürel Katmanı

Pedagoji yalnızca okullarda gerçekleşmez; ailede, toplumda, hatta günlük alışkanlıklarda da sürer. Bir anne çocuğunun yastığının altına göz taşı koyduğunda, aslında ona yalnızca korunmayı değil, “kendini değerli hissetme” fikrini de öğretir. Bu, sosyal öğrenme kuramı açısından değerlidir. Bandura’nın ortaya koyduğu bu kuram, bireylerin çevrelerinden gözlem ve modelleme yoluyla öğrendiğini söyler. Göz taşı da bu anlamda bir “öğrenme sembolü”dür: toplumsal değerlerin küçük ama güçlü bir temsili.

İnanç, Öğrenme ve Bilişsel Yapılar

Öğrenme psikolojisi açısından inançlar, bireyin dünyayı anlamlandırma çabasının ürünüdür. Bir kişi “göz taşı nazara iyi gelir” dediğinde, aslında kendini psikolojik olarak koruma altına alır. Bu durum, bilişsel denge kuramı (Heider) açısından incelendiğinde anlam kazanır: insanlar içsel tutarlılık arar. İnanç, bu tutarlılığı sağlar; göz taşı ise bu inancın somutlaştırılmış halidir. Böylece birey, görünmeyen bir tehdide karşı kontrol duygusunu geri kazanır — tıpkı bir öğrencinin zor bir sınava uğurlu kalemiyle girmesi gibi.

Ritüellerin Öğretici Rolü

Eğitimde ritüeller, öğrenme sürecini pekiştirir. Her toplumun kendine özgü sembolleri vardır ve bu semboller “öğrenmenin kültürel bağlamını” oluşturur. Göz taşını takmak, nazara inanmak, dua etmek ya da bir objeyi koruyucu görmek… Bunların hepsi deneyimsel öğrenme örnekleridir. David Kolb’un modelinde deneyim, bireyin anlam üretme sürecinin merkezindedir. Göz taşına inanmak da, bireyin deneyimini sembolleştirme biçimidir; bir öğrenme stratejisidir.

Bilimsel Bakış ve Eleştirel Düşünme

Bilimsel olarak, göz taşının nazarı fiziksel olarak önlediğine dair bir kanıt yoktur. Ancak eğitimde önemli olan yalnızca “doğruluk” değil, öğrenme sürecinin kendisidir. Öğrencilere “neden inanıyoruz?” sorusunu sordurmak, eleştirel düşünmeyi geliştirir. Bir öğretmen olarak, bu tür kültürel öğeleri yasaklamak yerine, onların kökenini, anlamını ve toplumsal işlevini tartışmaya açmak gerekir. Bu yaklaşım, yapılandırmacı öğrenme kuramının özüne uygundur: bilgi, öğrenci tarafından aktif olarak inşa edilir, pasif biçimde aktarılmaz.

Kültürel Pedagoji ve Empati

Kültürel pedagoji, öğrenmeyi yalnızca bireysel değil, toplumsal bir süreç olarak görür. Göz taşı örneği, empatik bir eğitim anlayışının kapısını aralar. Öğrencilerin kendi kültürel miraslarına saygı duymalarını sağlamak, onların kimlik gelişimini destekler. Çünkü öğrenme yalnızca zihinsel değil, duygusal bir süreçtir. Öğrencinin kendi inançlarını tartışabildiği bir ortam, onun eleştirel düşünme becerisini güçlendirir ve farklılıklara hoşgörüyle yaklaşmasını sağlar.

Toplumsal Öğrenme ve Anlam Arayışı

Toplumlar, inanç sistemleri aracılığıyla ortak değerler oluştururlar. Göz taşına inanmak, bireylerin birbirine bağlı hissetmesini sağlar. Bu bağ, öğrenmenin toplumsal yönünü güçlendirir. Durkheim’ın söylediği gibi, ritüeller toplumun moral yapısını pekiştirir. Eğitimde de benzer bir durum geçerlidir: öğrenme yalnızca bilgi değil, aynı zamanda anlam üretme eylemidir. Bu yüzden, göz taşı gibi semboller toplumsal dayanışmayı canlı tutan birer öğrenme aracıdır.

Sonuç: İnanç mı, Öğrenme mi?

Göz taşı nazara iyi gelir mi? Belki bilimsel olarak hayır. Ama kültürel ve pedagojik açıdan bakıldığında, bu inanç bireye psikolojik güven, topluma ise bir bağ hissi kazandırır. Eğitim, işte bu noktada devreye girer: inançları yargılamadan, onların öğretici potansiyelini fark etmek. Her öğrenciye şu soruyu sormak gerekir: “Senin kendi göz taşın ne? Seni koruyan, öğrenmeni güçlendiren semboller neler?”

Etiketler:

#GözTaşı #Nazar #Pedagoji #EğitimFelsefesi #KültürelÖğrenme #EleştirelDüşünme #ÖğrenmeKuramları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betexper.xyzbets10